Bel fıtığının düzeyine göre belirtiler değişir. Başlangıçta zayıflayıp incelen kasnak basınca maruz kaldığında içindeki ağrı algılayıcı sinirlerin uyarılmasıyla beynimiz olayı ‘bel ağrısı’ olarak algılar. Bu aşamada kasnak ile arkasından geçen sinir arasındaki boşluk dolmadığından sinire ait belirti olmaz. Bu boşluk dolup sinir de baskıya uğradığında, vücudumuzun en önemli organı olan sinirleri koruma alarmı devreye girer ve artık…

 

Bel fıtığının düzeyine göre belirtiler değişir. Başlangıçta zayıflayıp incelen kasnak basınca maruz kaldığında içindeki ağrı algılayıcı sinirlerin uyarılmasıyla beynimiz olayı ‘bel ağrısı’ olarak algılar. Bu aşamada kasnak ile arkasından geçen sinir arasındaki boşluk dolmadığından sinire ait belirti olmaz. Bu boşluk dolup sinir de baskıya uğradığında, vücudumuzun en önemli organı olan sinirleri koruma alarmı devreye girer ve artık davulun sesi daha çok çıkar, sinirin görevli olduğu kol ya da bacakta, bir hat boyunca şiddetli ağrı duyarız. İşte bu ağrı, ninelerimizin ‘siyatiklerim tuttu’ dediği şiddetli bir ağrıdır. Ağrı ile öncelikle vücudumuzdaki koruyucu reflekslerimiz mücadeleye başlar: sinirin en az baskıya uğradığı pozisyonu bulur ve bu pozisyonda bizi tutmak üzere adaleleri kasar. Bu kasılma uzarsa ayrıca kansız kalan kasılmış adale kaynaklı ağrı duyarız, bu da kasılan adale ile uyumlu bölgesel ağrıdır.

Sonuçta önce bel ağrısı şeklinde başlayıp, sonra belde ise bacağa, boyunda ise kola yayılan ağrıya neden olan ve vücudumuzun şeklini refleks olarak bozan bir tablo ortaya çıkar. Fıtıklanma az ise, sinir etrafındaki aralık geniş ise, basit istirahat ile sinirin kanlanması bozulmadan olay sinir görevlerinde aksama olmadan atlatılır. Sinir üzerindeki bası vücudun koruyucu mekanizmalarının kapasitesini aşıp, sinirin beslenmesine yetecek kadar kanın kılcal damarlardan geçmesine izin vermezse, bu sefer sinirler uykuya yatar ve karşımıza sorunlar çıkar: Uyuşma ve güç kaybı en sık olarak ortaya çıkan sorunlardır. Bu safhada çözüme ulaşılırsa, oluşan hasarlar geçici olur ve sinir tekrar eski görevini yapar hale gelir. Aksine olay uzarsa, kansızlık sinirin iç yapısını geri dönülmez düzeyde bozar ve hasar kalıcı olur. Örneğin ayak bileği düşmüşse, ve üzerinden belli zaman geçmişse, artık ameliyatla basıyı kaldırsak da hasar kalıcı olur. Beyin cerrahının görevi bu kötü sonuca engel olmaktır. Bu görev zordur, çünkü hekim hastalığın tedavisi ile eş zamanlı olarak konu komşunun yanlış yönlendirmelerini de göğüslemek durumundadır. Ülkemizin en prestijli gazete ve televizyonlarında ‘Amerika’da bel fıtığı ameliyatı yasaklanmış’ başlığı ile haberlere sık rastlarsınız. Gerçi başlıkla ters olarak yazının içerisinde %4-5 hastada ameliyat gerektiğini söylerler ama bu detayı yakalama kapasitesi olanlar zaten hedef kitle değildir. En kolay ağrı başkasının çektiği ağrıdır. Bel fıtığı insana özgü, sık görülen bir hastalık olduğundan toplumun her kesiminden insanın kulaktan duyma da olsa bu konu hakkında bir fikri vardır. Ağaçtan düşenin halinden ağaçtan düşen anlar misali, fıtık deneyimi olan herkes artık bu konuda uzmandır. Günümüzün internet çöplüğü olanakları, bu değirmene su taşır.

tr_TRTurkish